İlyas Coşkun
AStA[1],
Türkçe’ye ‘Öğrenci Temsilcileri Kurulu’ olarak çevirilebileceğimiz bir öğrenci
organizasyonu. Her ne kadar eyaletlere göre etki ve nüfuzları değişse de
Almanya’daki üniversite yapısının önemli bir parçası olan bu organizasyonu
anlamak ve Türkiye’deki ÖTK ile kıyaslamalar yapmak için Kassel Üniversitesi
AStA Parlamento Üyesi Emine Vural ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
- Asta’nın yapısıyla başlayalım. ÖTK ile farkları ve
benzerlikleri neler?
Okulda her sene seçimler yapılıyor. Seçimlerde
Yeşiller, Sosyal Demokratlar, Sol Parti ve birkaç dönemdir Almanya’da var olan
AfD[2]’nin
üyeleri yarışıyor. Okul içinde standlar kuruluyor, öğrencilere yönelik bilgilendirme
çalışmaları yapılıyor.
- Bir dakika, yani öğrenciler siyasi kimlikleri açık
bir şekilde ifade ederek öğrenci kurulu için yarışıyor mu?
Elbette.
- Türkiye’den farklı bir durum. Peki, öğrencilerin
kurul seçimlerinde AfD adaylarına ilgisi nasıldı?
Geçtiğimiz Eylül ayında Mecklenburg-Vorpommern
bölgesinde yapılan seçimde AfD, yüzde 20’nin üzerinde oy alarak ikinci parti
oldu. Avrupa’da, dünya ile birlikte yükselen bir faşizm var ve bundan Almanya da
etkileniyor. Haliyle öğrenci parlamentosu seçimlerinde de bunun tesiri görüldü
ve 1 koltuk kazandılar.
- AStA’nın üniversite yapısı içindeki konumu ne? Daha
çok simgesel mi yoksa bir yaptırım gücü var mı?
Üniversitede idare tarafından alınan kararlar öncesi,
karar verme aşamasında dahil olma yetkimiz var. Mesela yemekhane fiyatlarından,
tuvalet kağıtlarının kalitesine varana kadar öğrenci ile ilgili her konuda
müdahalemiz, sözümüz, önerimiz oluyor. Bunu da senatodaki varlığımız sayesinde
gerçekleştiriyoruz.
- AStA üyeleri aynı zamanda üniversite senatosunda yer
alıyor mu?
Evet. Senatoda üç öğrenci, beş üniversite çalışanı ve
dokuz profesör bulunuyor. Bunlar birlikte üniversiteyi ilgilendiren kararları
alıyor. Örneğin sınav yönetmeliğini birlikte belirleyebiliyoruz. Bir dersin
sınavından başarısız olduğunuzda üç tekrar sınavı vardı. Bizim önerimizle
dördüncü sınav hakkını elde ettik. Derse devam zorunluluğunu da kaldırdık.
- Türkiye’li
bir genç, Almanya’daki bir üniversitede nasıl öğrenci kurulunun parçası
olabildi?
Yabancı öğrenci olarak başka bir ülkede yaşarken
birçok sorunla karşılaşabiliyorsun. Üniversitede de birçok ülkeden gelen
öğrenci olduğunu bildiğim için ‘Ne yapabilirim’ diye kendime sordum ve AStA’ya
ulaştım. O zaman, şuan benim sürdürdüğüm görev olan Yabancı Öğrenci
Temsilciliği’nde bir Alman görev alıyordu. Bu benim için çok ilginçti. Bir
Almanın, yabancı bir öğrencinin sorunlarını ne ölçüde bilebileceği hakkında
kuşkularım vardı.
Ayrıca benim durumum diğer AStA üyelerine göre biraz
farklı. Ben seçilmiş bir üye değilim. AStA’nın içinde bazı pozisyonlar var,
oralar bütün öğrencilere açık. Tıpkı bir iş görüşmesi gibi başvuru yapıyorsun,
motivasyon mektubu gönderiyorsun ve ardından birebir görüşme yapılıyor ve karar
veriliyor. Kimi pozisyonların bu şekilde açık tutulmasının nedenini ise AStA’ya
dışardan müdahale yerine, bir çeşit pozitif ayrımcılık olarak görebiliriz. Okul
içindeki enternasyonal öğrencilerin yüzdesini, diğer öğrencilerle
kıyasladığında azınlıkta kalıyor. Bu pozisyon için yabancı bir öğrencinin
seçimi kazanması, Alman bir öğrenciye göre çok daha zor. Azınlığı, çoğunluğa
karşı koruyabilmek için geliştirilmiş bir yöntem diye özetleyebiliriz.
Ben de bir arkadaşımla birlikte Yabancı Öğrenci
Temsilciliği görevini yürütüyorum. Bizim esas işimiz, danışmanlık. Yabancı
öğrencilerin derslerle, şehirle, yurtla, vs. yaşadıkları sorunlarda onlara
yardımcı olmak bizim görevimiz.
- AStA içindeki birimler neler? Faaliyet alanlarınızı
bilmek açısından önemli olabilir.
Birimlerden ilki, üniversite politikası ve politik
eğitim. Politika deyince aklınıza siyaset gelmesin. Politikayı burada belirli
bir grubu ilgilendiren bir konunun ya da meselenin bağlayıcı kararlarla
düzenlenmesi anlamında kullanıyoruz. Bu birim, öğrencilerin politik eğitimlerinden
sorumlu. Ayrıca seminerler düzenliyor. Örneğin bilgisayar oyunlarındaki güç
savaşlarının gerçek politika ile bağının sorgulandığı veya oyunlardaki
cinsiyetçiliğin incelendiği seminerler gerçekleştirildi. Sonra kültür, finans,
sosyal, öğrenci hareketliliği, medya gibi bölümlerimiz var. Çocuklu
öğrencilerin eğitimini kolaylaştırmak için kafa yoran bir bölümümüz var.
Almanya’da, genç nüfus azlığından dolayı çocuklu bir eğitim çok fazla
destekleniyor. Örneğin çocuklu öğrencilerin kullanımı için üniversitede
ücretsiz kreş var. Kadın danışmanlığı, LGBTİ ve engelli danışmanlığı bölümleri
de var.
Şunun altını çizelim; AStA’nın etki alanı, Almanya’nın
hangi eyaletindeki üniversitede bulunduğuna veya öğrencilerin bu komiteye
gösterdiği ilgiye göre değişebilir. Yani bahsettiğim kazanılmış haklar ve AStA
içindeki bölümler Kassel özelinde geçerli. Üniversiteden üniversiteye durum
değişir.
- Türkiye’deki birçok üniversitede ÖTK temsilcisi bile
olsanız etkinliğiniz için idareden izin almanız gerekir. Burada da böyle mi?
Hayır. Etkinliklerimize biz karar veririz.
Parlamentodan bir karar çıktığı zaman kimseden izin almamız gerekmez.
- Finans bölümünden bahsettiniz. Nasıl bir görevi var?
AStA’nın kendi bütçesi vardır. Finans bölümü bu bütçenin
planlamasını yapar, her bir birimin harcamalarını kontrol eder. Bu yüzden yapılacak etkinlikler ve projeler için finans
bölümüyle birlikte hareket etmek gerekir. Finans bölümünün bir diğer görevi ise
öğrencilerin çeşitli projelerine destek sunmaktır. Diğer yandan öğrencilere doğrudan
maddi destek sağlayamıyoruz ancak bu konuda danışmanlık hizmeti verebiliyoruz.
- Madem söz finanstan açıldı, siz üstlendiğiniz
sorumluluklar karşılığında maddi bir karşılık alıyor musunuz?
Evet. Ayda yirmi üç saat AStA için çalışıyorum ve
bunun da maddi olarak karşılığını alıyorum.
- Yabancı öğrenciler için düzenlenen bir açılış
etkinliği vardı. Sen ve diğer temsilci arkadaş Emin, orada rektörden sonra bir
konuşma yaptınız. Resmi etkinliklerde her zaman yer bulur musunuz?
Üniversitenin temsil edildiği her ortamda enstitü
temsilcileri, rektör ve biz bulunmak durumdayız.
- Ne kadar süredir buradasın?
Üç senedir.
- Türkiye’de de önemli bir üniversitede lisans eğitimi
aldın. Şimdi ise burada bir eğitim sürdürüyorsun. İki ülkeye dair üniversite,
bilim, akademisyenler kıyaslaması yapsan, neler söylersin?
Benim en çok dikkatimi çeken şey, Türkiye’de eleştiri
yapma şansının hiç olmaması. Örneğin işletme eğitimi almama rağmen derslerimde
Marx’ı görmedim. Maalesef, sisteme kalifiye eleman yetiştirme derdinde bir çok
bölüm. Eleştiriden uzak. Burada ise özgürsün, kendini istediğin yönde geliştirebiliyorsun.
Türkiye’de ders planı senin önüne hazır şekilde geliyor. Seçmeli olarak sunulan
dersler ise zorunlu seçmeli durumunda oluyor. Burada hangi yöne gitmek
istiyorsan ona göre ders planını oluşturuyorsun. Tabi bu da kişiye bir karar
sorumluluğu yüklüyor. ‘Ne yapacağım?’ sorusu önüne dikiliyor. Haliyle
Türkiye’den buna çok alışık olmadığımız için ilk etapta gerçekten zorluk
yaşadım. Burada sorumluluk almayı ve karar verirken nelere dikkat etmen
gerektiğini öğreniyorsun.
- Son olarak, Türkiye’nin buradan nasıl görüldüğünü
merak ediyorum. Farklı kesimler ve senin açından bu soruya yanıt verirsen
sevinirim.
Buradaki Türkiyeli göçmenler, Türkiye’de yaşananlara
çok da duyarlı bir şekilde bakmıyor. Burada sol partilere oy verirken,
Türkiye’deki sağcı partiyi destekleyebiliyorlar ve bunun için de çok komik
gerekçeleri olabiliyor. Diğer yandan Almanların, Türkiye’nin içinden geçtiği
süreci değerlendirme şekli çok da iç açıcı değil. Kişisel olarak ise Türkiye, cumhuriyetin
kurulmasından bu yana sürekli sorunları olan bir ülkeydi. Bazı baskılar
sebebiyle aşamadığımız birçok şey bugün patlama noktasına geldi. Bir şekilde
cumhuriyetle dizginlenen dinin, geçmişten bugüne büyüyerek kontrolü ele
aldığını düşünüyorum. Bu durumu çok üzücü buluyorum.
Bu söyleşinin kısaltılmış hali, 17 Kasım 2016'da Genç Hayat dergisinde yayınlanmıştır.
Söyleşiyi bu adresten okuyabilirsiniz: https://www.evrensel.net/haber/296077/almanyadan-ogrenci-komitesi-ornegi-asta
Fotoğraftakiler: AStA temsilcileri Emine Vural ve Emin Güven.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder