İlyas Coşkun
Almanya’nın doğu ve batı olarak
ikiye bölünmesi ve bunun yarattığı trajedi, bugün hala ilgi çeken bir konu. O
döneme dair eserleri bünyesine katan ve teknik anlamda gelişkin müzeler ve
organize edilen tarih gezileri yoluyla genç kuşakların yaşanan acıları daha iyi
anlaması amaçlanıyor. Elbette tarih anlatımında ve dönem koşullarının tasvirinde
nesnellik oldukça önemli. Ayrıca neyi anlattığınız kadar nasıl anlattığınız da
üzerinde düşünülmesi gereken diğer bir husus. Doğu ve Batı Almanya’yı
birbirinden ayıran sınır hattının üzerinde bulunan Alfa Noktası[1]’na
yaptığımız gezi[2], çarpıtılmış
tarih sunumunu gözler önüne sermesi açısından bize ilginç bir imkan sundu.
Alfa Noktası; iki Almanya
zamanında Rhön dağlarını bölerek ilerleyen sınır hattı üzerinde yer alan eski
bir kontrol noktası. Bölgenin Batı Almanya tarafında Hessen eyaletine bağlı Rasdorf
kasabası, Doğu Almanya tarafında ise Thüringen eyaletine bağlı Geisa kasabası yer
alıyor. Soğuk savaş döneminde Alfa Noktası, Varşova Paktı’ndan beklenen
muhtemel saldırı hatlarının biri üzerinde yer aldığı gerekçesiyle de bir ABD
üssüne ev sahipliği yaptı[3].
İki Almanya’nın birleşmesinden sonra ise tesis, bir müze olarak meraklıların
ziyaretine açıldı. Mekana ve önemine dair bu kısa bilgilendirmeden sonra gezinin
içeriğine geçebiliriz.
Alfa Noktası’nın
müze kısmı

Üstteki fotoğrafta gördüğünüz Sınır
Üstündeki Ev[4],
içerisinde özellikle Alman Demokratik Cumhuriyeti (DDR) dönemine dair eserleri
(askeri kıyafetler, silahlar, Trabant model araçlar, resmi belgeler,
tanıklıkları içeren videolar, dönem fotoğrafları, vb. ) ziyaretçilerle
buluşturuyor. Bu yapı, Alfa Noktası ile birlikte müzenin iki ana bölümünden
birisi. Ayrıca benzer birçok tesiste olduğu gibi burada da Berlin duvarından
bir bölüm, bina dışında ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor. Elbette duvarın DDR tarafı
gri ve Federal Almanya Cumhuriyeti (BRD) tarafı ise renkli.
Müze
önünde ziyaretçilerin ilgisine sunulan Berlin duvarından bir bölüm
(Soldan sağa) Churcill, Truman ve Stalin
Truman ve Zhdanov’un
fotoğraflarının hemen karşısında ise, Almanyalı Sanatçı Mirko Szwecxuk’un[5]
üç çalışması bulunuyor. O dönemki propagandanın boyutu açısından özellikle ilk
iki çalışma dikkate değer. Her iki resim de Marshall Planı hakkında sanatçının
görüşünü ortaya koyuyor. İlk resimde Szwecxuk, ABD’yi temsilen Sam Amca’yı,
SSCB’ni temsilen ise Stalin’i çalışmasına katıyor. İki karşıt ideolojiyi
simgeleyen bu kişilerin etrafında ise çocuk olarak tasvir edilen Avrupa
ülkeleri yer alıyor. Sam Amca, kolundaki sepetten çocuklara hediyeler
dağıtırken Stalin’in yaptığı sadece uyarı ve ikazlarda bulunmak oluyor. Güler
yüzlü Sam Amca’ya karşılık asıt suratlı Stalin. Marshall yardımı ile mutlu olan
kapitalist batı devletleri ile komünizm baskısı altında mutsuz yaşayan doğu
bloku ülkeleri!
Sam Amca ve Stalin
Szwecxuk’un yine Marshall Planını
konu edinen ikinci çalışmasında ise, ABD’den Marshall Planı ile gelecek yardımı
dört gözle bekleyen Avrupalı bir aileyi resmediyor. Güneş gibi yüksekte
resmedilen yardım paketi hacmiyle hemen dikkati çekiyor. Yardım paketinin
üzerinde ise ABD’nin simgesi Özgürlük Heykeli, adeta gelecek yardımın hür bir
ülkeden gönderildiğinin habercisi. Avrupa’ya doğru ilerleyen geminin ihtişamı,
yardımın ne kadar büyük olduğuna gönderme yapıyor olabilir. Gözleri ufukta
bekleyen aile ise Avrupanın bu yardıma olan ihtiyacının altını çiziyor, dersek
sanırım yanlış olmaz.
Marshall Planı ile
gelecek yardımı bekleyen Avrupalı bir aile
Müze boyunca SSCB hakkında ‘yayılmacı, tehditkar, işgalci’, liderleri Stalin hakkında ise ‘diktatör’ tanımlamalarını görmeniz mümkün. Ayrıca Doğu Almanya için sunulan eserler, ülkenin koca bir cezaevi olduğu ve bilimsel ve teknik her türlü girişimin birinci amacının, sınır güvenliğini daha da geliştirmek fikri üzerinde yükseldiğini anlatıyor. Diğer yandan Batı Almanya’da konuşlanmış, ABD başta olmak üzere kapitalist ülkelerin askeri birlikleri için en ufak olumsuz bir yorum bulunmuyor.
Alfa-1: ABD askerlerinin olduğu
Alfa Noktası’ndaki gözetleme kulesinden bir fotoğraf. Karşıdaki kule Doğu
Almanya’ya ait. İki kule arasında çelik bariyerler var. Ayrıca bariyerlerin
önünde tank harekatını önleyici beton tümsekler ve devriye araçlarının geçişi için
kullanılan bir yol da mevcut.
Sınır Üstündeki Ev, esas olarak içindeki
görseller, sunum şekilleri ve kullanılan dil seçimiyle, sizi gezinin bir
sonraki durağı olan ABD üssüne hazırlıyor. Devriye araçları için hazırlanan
yoldan geçip, Doğu Almanya gözetleme kulesini geride bıraktıktan sonra eski ABD
üssüne giriş yapıyorsunuz. İçeri girer girmez karşınıza çıkan ABD bayrağının
asılı olduğu direk ve onun hakkındaki hikaye, Amerikan propagandasının,
Almanlar üzerinde ne derece etkili ve başarılı olduğunun da bir göstergesi.
Eğer saf duygularla geziye başladıysanız, bu bayrak direğini tavaf ettikten
sonra bir yanlışa hacı olmanız an meselesi. Orada bulunan tabelada sunulan
efsaneye göre, üs içinde yer alan ABD bayrağının asılı olduğu direk, “Almanya’nın
sahibi olarak değil, aksine misafir olarak orada bulunduklarını göstermek için”
ABD’liler tarafından toprağa doğrudan temas ettirilmedi. Bunun yerine direk,
iki yanında toprağa gömülü bulunan aparatlara monte edilerek işlevini sürdürdü.
Gezinin bir önceki durağında, özellikle Doğu Almanya ile ilgili karşılaştığımız
nahoş ve kötümser tablodan sonra Amerikalıların bu ince ruhlu davranışı az kalsın
bizim de ayağımızı yerden kesecekti. Ne mutlu ki tarih, propagandadan üstün
çıktı.
Üsteki gözetleme kulesinden,
ABD kampının görünüşü
Bayrak direği hakkında
açıklama tabelası
ABD bayrağının asılı
olduğu direk, zemine direk temas etmek yerine iki ek destekle ayakta duruyor

Gezimize eşlik eden rehberimizin
bir yerde, “ABD’liler olmasaydı biz Almanlar da olmazdık” şeklindeki yorumu ile
bütünleşen, bu düşünceyi güçlendiren her türlü ürün ve eser müze genelinde ziyaretçilerin
ilgisine sunuluyor. Almanya topraklarının 2. Dünya Savaşı sonrası galip
devletler arasında neden pay edildiği, Almanya’nın neden doğu ve batı olarak
ikiye bölündüğü, bu bölünmede ABD başta olmak üzere Fransa ve İngiltere’nin
rolü ve tesiri gibi birçok başlık, müzenin sergi düzeninde göz ardı ediliyor.
Almanya’nın ikiye bölünmesi gibi bir garabetin oluşmasında payı ve sorumluluğu
olan ABD siyaseti eleştirel bir gözle incelenmediği gibi Almanya’da yıllarca üs
kuran askeri güçleri saygı ve sempati ile anılıyor. Tüm bunların sonucu ise
tarihin bilinçli olarak yanlı anlatımından etkilenen ve sosyalizme karşı –en
hafif deyimiyle- iyi duygular beslemeyen kuşakların yetişmesi oluyor.
Geziden Başkaca Fotoğraflar
Bir Doğu Almanya askerini
resmeden afiş

Doğu ve Batı Almanya arasındaki sınır kontrollerinde kullanılan bir bariyer

Doğu Almanya’ya özgü Trabant model bir askeri araç
[2] Bad
Hersfeld kentindeki Interkulturelles Zentrum / Kültürlerarası Merkez (IKUZ)
tarafından düzenlenen gezi, esas olarak Almanya’ya gelen Iraklı ve Suriyeli
mültecilerin, Alman tarihini daha yakından tanıması amacıyla gerçekleştirildi. İki
Almanya’nın birleştiği gün olan 3 Ekim vesilesiyle dernek her sene benzer
geziler düzenliyor.
[3]
‘Fulda Gap’ veya Türkçe karşılığı Fulda Geçidi, Hessen ve Thüringen eyaletleri
arasında bulunan ve dağ silsileleri arasında Frankfurt şehrine giden iki alçak
geçidi içeren bir bölge. ABD ve NATO, soğuk savaş döneminde Varşova Paktı’nın
Frankfurt şehrine yapacağı süpriz bir saldırıda tankları ilerletmek için Fulda
Geçidi’ni kullanabileceğini düşünerek Alfa Noktası’ndaki sınır güvenliğine özel
önem vermiştir.
[4] Doğu ve
Batı Almanya’yı ayıran sınır çizgisinin üstünde bulunduğu için bu adı alıyor.
[5]
1919 Viyana doğumlu Mirko Szwecxuk, 1957 yılında Almanya’nın Hamburg şehrinde
yaşamını yitirdi. 1939 yılında, henüz 20 yaşındayken Hitler Ordusu saflarında
2. Dünya Savaşı’na katıldı. 1941 yılında ise Nazi Almanyasının silahlı
kuvvetlerine bağlı basın propaganda bölümünde teknisyen olarak görev aldı. Savaştan
sonra ölümüne kadar, farklı zamanlarda Hamburg Güzel Sanatlar Akademisi’nde, haftalık
Die Zeit ve günlük Die Welt gazetesinde karikatürist olarak çalıştı.










Hiç yorum yok:
Yorum Gönder