11 Ağustos 2015 Salı

Otorite farklı, şiddet aynı: ODTÜ ve El-Ezher örnekleri

ODTÜ, Türkiye siyasi ve akademik tarihi açısından önemli bir mevzi. El-Ezher Üniversitesi de benzer şekilde Mısır tarihi açısından önemli bir eğitim ve siyaset kurumu[1]. Arazisi içinden geçen hukuksuz ve ekolojik duyarlılığı ayaklar altına alan yol sebebiyle ODTÜ bileşenlerinin başlattığı protestolar[2], Gezi Direnişinin devamı olarak nasıl görüldü, muhalefet tarafından desteklendi ve iktidar ile yeni bir kapışma alanı olarak algılandıysa; Mısır’daki ordu darbesinin ardından El-Ezher Üniversitesindeki protestolar da muhalefet ile iktidar arasında aynı paralellikte gerçekleşiyor. Her iki ülkenin iktidar sahipleri de üniversite öğrencilerinin demokratik haklarını kullanmalarına izin vermeyerek şiddette ortaklaşıyor.
ODTÜ’de yaşananlar ve hem muhalefetin hem de iktidarın meseleye yaklaşımına dair neredeyse bilinmeyen kalmadı. Bu yazı esas olarak El-Ezher Üniversitesinde (bu üniversiteden hareketle, diğer Mısır üniversitelerindeki siyasal iklim de yorumlanabilir) yaşananları ve gerekçe olan siyasal arka planı aktarmaya çalışıyor.

İlk önce tarihi biraz geriye saralım:

Mısır Öğrencileri Sendikası Seçimleri

Mart 2013 tarihinde yapılan Mısır Öğrenci Sendikası* seçimleri sonuçları, Müslüman Kardeşlere (MK) yönelik hoşnutsuzluğun önemli bir göstergesiydi. Birçok fakülte ve üniversitede diğer İslami hareketlerin listeleriyle birlikte en az oyu alan veya seçimi kazanamayan MK için sonuçları değerlendiren birçok isim ‘itibar kaybı’ tespitinde bulunuyordu. Sendika genel başkanlığını da bağımsız bir isme kaptıran MK, diğer yandan El Ezher Üniversitesi’nde gücünü korumayı başardı. [3] Bugünden seçimlere bakınca üzerine söylenmesi gereken bir şey daha var ki, o da bir önceki dönemde MK’nin yan kuruluşuna dönen sendikaya tepki olarak bir araya gelen sol, sosyalist, liberal ve ulusalcı güçlerin politik tavrıdır. ‘Politikaya bulaşmama’ vaadini öne çıkarmış ve MK’nin siyasetine karşı politikasızlığı savunmuş tepki ittifakı, aslında Temmuz darbesi sonrası üniversite gençliğinin ana kitlesini MK ile darbeciler arasında kutuplaşmaya terk etmiştir.
Tekrar sendika seçimlerine ve o dönemin politik ortamına dönersek süreci şöyle özetlemek yanlış olmayacaktır: Yükselen sınıf ve halk hareketinin bir sonucu olarak üniversiteler de MK iktidarına olan rahatsızlıklarını sendika seçimleriyle gösterdi. Halkın devrimini çalarak kendi muhafazakâr ve piyasacı ajandasını uygulamak isteyen MK, sokağın yanı sıra sandıkta da mağlup oldu. Bu dönem üniversite gençliği ders ücretleri, nitelikli sağlık ve yemekhane hizmeti, üniversitelerin alt yapı eksikliğinin giderilmesi gibi taleplerinin yanı sıra sosyal adalet, ifade özgürlüğü, tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması gibi devrimin de taleplerini sloganlaştırıyordu. Bu tabloya genç işsizliğin ciddi rakamlara ulaşması ve ekonomik sıkıntılara duyulan öfke de eklenince yüksek öğretim gençliğinin toplumsal düzen ve yürütücüleriyle olan karşı karşıya gelişleri, itirazları ve öfkeleri de artıyordu.

3 Temmuz Darbesi

Elbette sayfa sınırlılığı nedeniyle diğer toplumsal tarafları, örneğin örgütlü-örgütsüz işçi ve emekçilerin mücadelesini ayrıntılı bir şekilde aktaramıyoruz. Ancak o dönemde öğrenci hareketiyle paralel bir dinamizmin olduğu su götürmez bir gerçek. Öyle ki Mısır halkı Mursi’nin seçildiği 13 milyon oyun da üzerinde (20 milyondan fazla olduğu söyleniyor)[4] yine onun istifası için imza toplamış, devrimin taleplerini yerine getirmeyen MK’ye olan güven en az seviyelere düşmüş, iktidarın sokaktaki nüfuzu hayli zayıflamıştı. İşte bunun üzerine ordu darbesi geldi. Yani iddia edildiği gibi darbe MK’ye değil, MK’yi iktidardan alaşağı edebilecek kadar kitleselleşmiş, devrim taleplerine sahip çıkan, örgütlü halk hareketine karşı, mevcut toplumsal düzeni ve onun kurumlarını korumak adına yapılmıştır. Bu Mübarek dönemi yargı ve ordu bürokrasisinin desteği ve ABD gibi Mısır siyaseti üzerinde tarihsel bir tahakküme sahip emperyalistlerin göz yummasıyla gerçekleşmiştir.
Bugün Mısır halkı üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanan otoriter ve despot yönetimin uygulamaları neticesinde muhalif blok ve hareketlerin tavrı da eleştirilmeyi hak ediyor. Zira Ulusal Kurtuluş Cephesi, Tamarud Hareketi veya 30 Haziran Cephesi içinde yer alan birçok hareket adeta akıl tutulması yaşayarak darbecilere karşı sokağı boş bıraktı**. Mursi’nin devrilmesi sonrası süreci bir var olma mücadelesine çeviren MK ise, sanki milyonlarca Mısırlı kendi otoritesine karşı sokaklara dökülmemiş gibi ülkedeki demokrasi mücadelesinin başat öznesi olduğunu propaganda etti! Elbette bu süreçte yeniden ve daha yükseğe çıkartılan ulusalcılık söylemi de Mısır toplumunu ve siyasetini iki ayrı uca yiten önemli bir etken oldu.[5]

Üniversiteler saldırı altında



Bu gelişmelerden üniversitelerde hızla etkilendi. Üniversitelerin yaşadığı sorunlar veya devrimin taleplerini içeren eylemlilikler çok hızlı bir şekilde MK ile darbe yönetiminin çatışmasına dönüştü. Şunu kısaca belirtelim: MK’nin demokratlığı da devrimin taleplerine sahip çıktığı iddiası da, iktidarı süresince yüzlerce icraatıyla yalanlandı. Ancak darbecilerin genelde ülke ve özelde ise üniversiteler üzerinde MK’ye yönelik başlattığı cadı avı, sonuç olarak Mısır’ın tamamını saran bir despotizme dönüştü. Bunun son örneği de polise, tüm sokak eylemlerini yasaklamasına ve engellemesine izin veren bir kanun tasarısı oldu.[6]
El- Ezher gibi birçok üniversite bugün darbe karşıtı gösterilere ev sahipliği yapıyor ve neredeyse her eylem polisin yerleşke içine girip öğrencilere sert müdahalesiyle son buluyor. El Ezher’in İslami eğitim içindeki özel konumu ve üniversite Şeyhi Ahmed el-Tayyib’in darbe yönetimini desteklemesi nedeniyle de gerilim birkaç kat fazla oluyor. [7] Yerleşke içine kimlik kontrolüyle giren ve çıkan öğrenciler için girişlerde güvenlik güçleri sürekli hazırda bekliyor. Protestoculara göre akademik yıl başladığından bu yana sadece kendi üniversitelerinde 170’den fazla öğrenci gözaltına alındı. Basında yer alan yorumlar da, çatışmaların uzun zaman süreceği yönünde. Mısır’a gözüken gayet net: Diğer birçok muhalefet merkezinde yapıldığı gibi üniversitelerde de kontrol ve baskı altına alınmaya çalışılıyor. Tıpkı ülkemizde üniversitelere polisin gireceği yönündeki tartışmalar veya ‘koruma memurluğu’ gibi görevleri açısından polise benzer kadroların açılmasıyla baskıyı sürekli kılma çabasında olduğu gibi.

Kesişme kümesi: Otoriterizm



Bir yanda ağacına, protesto hakkına, fikir özgürlüğüne ve geleceğine sahip çıkan ODTÜ; diğer yanda darbe karşıtı gösterilerle iktidarı boğan El Ezher. Karşılarında ise kolluk güçleriyle, gözaltı ve tutuklamalarla, antidemokratik uygulamalara en temel gösteri haklarını bile hiçe sayan Erdoğan ve Sisi[8] yönetimleri. Eğer ‘dediğimize değil icraatımıza bakın’ deniyorsa -ki haklılar- ortada üniversite gençliğine yapılan iki eş tutumu görebiliriz. Yani meydanlarda Rabia işareti yapmakla Mısır halkına dayanışma mesajı gönderdiğinizi düşünebilirsiniz. Ancak somut, yaşanan ve hatta öldüren gerçeklik devlet şiddetiyle alenen ortadır. Türkiye ve Mısır için kesişen küme otoriterliktir, baskıdır, muhalefete tahammülsüzlüktür…

 *Sadece devlet üniversitelerini kapsıyor. Mısır’daki özel üniversitelerin ayrı bir örgütlülüğü var.
[1] Elbette iki ülkenin siyasi tarihi ve eğitim modeli birbirinden hayli farklı. Hatta El Ezher başında bir şeyhin olduğu, İslami eğitim veren, laik olmayan bir yapı. İki kurum arasındaki benzerlik, bulundukları ülkelerin fikir ortamına yaptıkları katkıdır.
[2] Tarık Şengül, ‘Rant makinesinin hedefinde şimdi ODTÜ var’, Günlük Evrensel gazetesi, 27 Ekim 2013.
[3] Sendika seçimleriyle ilgili bakınız:
‘Brotherhood's popularity falls in Egypt's student elections: Monitor’, http://english.ahram.org.eg/News/66275.aspx , 6 Mart 2013.
‘Independent student wins presidency of Egypt’s Student Union’, http://www.dailynewsegypt.com/2013/04/24/independent-student-wins-presidency-of-egypts-student-union/ 24 Nisan 2013.
‘Student Union Elections Test Democracy in Egypt’, http://www.al-fanarmedia.org/2013/04/student-union-elections-test-democracy-in-egypt/, 14 Nisan 2013.
‘Egypt Student Union elections postponed’, http://www.dailynewsegypt.com/2013/04/13/egypt-student-union-elections-postponed/, 13 Nisan 2013.
[4] ‘Millions flood Egypt's streets to demand Mursi quit’ http://www.reuters.com/article/2013/06/30/us-egypt-protests-idUSBRE95Q0NO20130630 , 30 Haziran 2013.
** Darbe sonrası Mısır siyasetindeki bölünmeyi incelemek için: ‘Egypt's post-Morsi political map’,  english.ahram.org.eg/News/78706.aspx , 11 Ağustos 2013.
[6] Human Rights Watch says new Egyptian law gives police power to ‘ban all protests’ http://english.ahram.org.eg/NewsContent/1/64/85118/Egypt/Politics-/Human-Rights-Watch-says-new-Egyptian-law-gives-pol.aspx , 30 Ekim 2013.
[7] Al-Azhar campus battles, http://www.madamasr.com/content/al-azhar-campus-battles , 29 Ekim 2013.
[8] Burada Sisi’yi, mevcut görevlerinden ziyade darbeyi yapan kadroların başı olması nedeniyle anıyoruz.

İlyas Coşkun

Bu yazı Bastille dergisinin 2. Sayısı için Aralık 2013’de kaleme alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder