ODTÜ, Türkiye siyasi ve akademik tarihi açısından önemli bir
mevzi. El-Ezher Üniversitesi de benzer şekilde Mısır tarihi açısından önemli
bir eğitim ve siyaset kurumu[1].
Arazisi içinden geçen hukuksuz ve ekolojik duyarlılığı ayaklar altına alan yol
sebebiyle ODTÜ bileşenlerinin başlattığı protestolar[2], Gezi
Direnişinin devamı olarak nasıl görüldü, muhalefet tarafından desteklendi ve
iktidar ile yeni bir kapışma alanı olarak algılandıysa; Mısır’daki ordu
darbesinin ardından El-Ezher Üniversitesindeki protestolar da muhalefet ile
iktidar arasında aynı paralellikte gerçekleşiyor. Her iki ülkenin iktidar
sahipleri de üniversite öğrencilerinin demokratik haklarını kullanmalarına izin
vermeyerek şiddette ortaklaşıyor.
ODTÜ’de yaşananlar ve hem muhalefetin hem de iktidarın
meseleye yaklaşımına dair neredeyse bilinmeyen kalmadı. Bu yazı esas olarak El-Ezher
Üniversitesinde (bu üniversiteden hareketle, diğer Mısır üniversitelerindeki
siyasal iklim de yorumlanabilir) yaşananları ve gerekçe olan siyasal arka planı
aktarmaya çalışıyor.
İlk önce tarihi biraz geriye saralım:
Mısır Öğrencileri Sendikası Seçimleri
Mart 2013 tarihinde yapılan Mısır Öğrenci Sendikası*
seçimleri sonuçları, Müslüman Kardeşlere (MK) yönelik hoşnutsuzluğun önemli bir
göstergesiydi. Birçok fakülte ve üniversitede diğer İslami hareketlerin
listeleriyle birlikte en az oyu alan veya seçimi kazanamayan MK için sonuçları
değerlendiren birçok isim ‘itibar kaybı’ tespitinde bulunuyordu. Sendika genel
başkanlığını da bağımsız bir isme kaptıran MK, diğer yandan El Ezher
Üniversitesi’nde gücünü korumayı başardı. [3]
Bugünden seçimlere bakınca üzerine söylenmesi gereken bir şey daha var ki, o da
bir önceki dönemde MK’nin yan kuruluşuna dönen sendikaya tepki olarak bir araya
gelen sol, sosyalist, liberal ve ulusalcı güçlerin politik tavrıdır.
‘Politikaya bulaşmama’ vaadini öne çıkarmış ve MK’nin siyasetine karşı
politikasızlığı savunmuş tepki ittifakı, aslında Temmuz darbesi sonrası
üniversite gençliğinin ana kitlesini MK ile darbeciler arasında kutuplaşmaya terk
etmiştir.
Tekrar sendika seçimlerine ve o dönemin politik ortamına
dönersek süreci şöyle özetlemek yanlış olmayacaktır: Yükselen sınıf ve halk
hareketinin bir sonucu olarak üniversiteler de MK iktidarına olan
rahatsızlıklarını sendika seçimleriyle gösterdi. Halkın devrimini çalarak kendi
muhafazakâr ve piyasacı ajandasını uygulamak isteyen MK, sokağın yanı sıra
sandıkta da mağlup oldu. Bu dönem üniversite gençliği ders ücretleri, nitelikli
sağlık ve yemekhane hizmeti, üniversitelerin alt yapı eksikliğinin giderilmesi
gibi taleplerinin yanı sıra sosyal adalet, ifade özgürlüğü, tutuklu
öğrencilerin serbest bırakılması gibi devrimin de taleplerini
sloganlaştırıyordu. Bu tabloya genç işsizliğin ciddi rakamlara ulaşması ve
ekonomik sıkıntılara duyulan öfke de eklenince yüksek öğretim gençliğinin
toplumsal düzen ve yürütücüleriyle olan karşı karşıya gelişleri, itirazları ve
öfkeleri de artıyordu.
3 Temmuz Darbesi
Elbette sayfa sınırlılığı nedeniyle diğer toplumsal
tarafları, örneğin örgütlü-örgütsüz işçi ve emekçilerin mücadelesini ayrıntılı
bir şekilde aktaramıyoruz. Ancak o dönemde öğrenci hareketiyle paralel bir
dinamizmin olduğu su götürmez bir gerçek. Öyle ki Mısır halkı Mursi’nin
seçildiği 13 milyon oyun da üzerinde (20 milyondan fazla olduğu söyleniyor)[4] yine
onun istifası için imza toplamış, devrimin taleplerini yerine getirmeyen MK’ye
olan güven en az seviyelere düşmüş, iktidarın sokaktaki nüfuzu hayli
zayıflamıştı. İşte bunun üzerine ordu darbesi geldi. Yani iddia edildiği gibi
darbe MK’ye değil, MK’yi iktidardan alaşağı edebilecek kadar kitleselleşmiş,
devrim taleplerine sahip çıkan, örgütlü halk hareketine karşı, mevcut toplumsal
düzeni ve onun kurumlarını korumak adına yapılmıştır. Bu Mübarek dönemi yargı
ve ordu bürokrasisinin desteği ve ABD gibi Mısır siyaseti üzerinde tarihsel bir
tahakküme sahip emperyalistlerin göz yummasıyla gerçekleşmiştir.
Bugün Mısır halkı üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanan
otoriter ve despot yönetimin uygulamaları neticesinde muhalif blok ve
hareketlerin tavrı da eleştirilmeyi hak ediyor. Zira Ulusal Kurtuluş Cephesi, Tamarud
Hareketi veya 30 Haziran Cephesi içinde yer alan birçok hareket adeta akıl
tutulması yaşayarak darbecilere karşı sokağı boş bıraktı**. Mursi’nin
devrilmesi sonrası süreci bir var olma mücadelesine çeviren MK ise, sanki
milyonlarca Mısırlı kendi otoritesine karşı sokaklara dökülmemiş gibi ülkedeki
demokrasi mücadelesinin başat öznesi olduğunu propaganda etti! Elbette bu
süreçte yeniden ve daha yükseğe çıkartılan ulusalcılık söylemi de Mısır
toplumunu ve siyasetini iki ayrı uca yiten önemli bir etken oldu.[5]
Üniversiteler saldırı altında
Bu gelişmelerden üniversitelerde hızla etkilendi.
Üniversitelerin yaşadığı sorunlar veya devrimin taleplerini içeren
eylemlilikler çok hızlı bir şekilde MK ile darbe yönetiminin çatışmasına
dönüştü. Şunu kısaca belirtelim: MK’nin demokratlığı da devrimin taleplerine
sahip çıktığı iddiası da, iktidarı süresince yüzlerce icraatıyla yalanlandı.
Ancak darbecilerin genelde ülke ve özelde ise üniversiteler üzerinde MK’ye
yönelik başlattığı cadı avı, sonuç olarak Mısır’ın tamamını saran bir
despotizme dönüştü. Bunun son örneği de polise, tüm sokak eylemlerini
yasaklamasına ve engellemesine izin veren bir kanun tasarısı oldu.[6]
El- Ezher gibi birçok üniversite bugün darbe karşıtı
gösterilere ev sahipliği yapıyor ve neredeyse her eylem polisin yerleşke içine
girip öğrencilere sert müdahalesiyle son buluyor. El Ezher’in İslami eğitim
içindeki özel konumu ve üniversite Şeyhi Ahmed el-Tayyib’in darbe yönetimini
desteklemesi nedeniyle de gerilim birkaç kat fazla oluyor. [7] Yerleşke
içine kimlik kontrolüyle giren ve çıkan öğrenciler için girişlerde güvenlik
güçleri sürekli hazırda bekliyor. Protestoculara göre akademik yıl
başladığından bu yana sadece kendi üniversitelerinde 170’den fazla öğrenci
gözaltına alındı. Basında yer alan yorumlar da, çatışmaların uzun zaman
süreceği yönünde. Mısır’a gözüken gayet net: Diğer birçok muhalefet merkezinde
yapıldığı gibi üniversitelerde de kontrol ve baskı altına alınmaya çalışılıyor.
Tıpkı ülkemizde üniversitelere polisin gireceği yönündeki tartışmalar veya
‘koruma memurluğu’ gibi görevleri açısından polise benzer kadroların
açılmasıyla baskıyı sürekli kılma çabasında olduğu gibi.
Kesişme kümesi: Otoriterizm
Bir yanda ağacına, protesto hakkına, fikir özgürlüğüne ve
geleceğine sahip çıkan ODTÜ; diğer yanda darbe karşıtı gösterilerle iktidarı
boğan El Ezher. Karşılarında ise kolluk güçleriyle, gözaltı ve tutuklamalarla,
antidemokratik uygulamalara en temel gösteri haklarını bile hiçe sayan Erdoğan
ve Sisi[8]
yönetimleri. Eğer ‘dediğimize değil icraatımıza bakın’ deniyorsa -ki haklılar-
ortada üniversite gençliğine yapılan iki eş tutumu görebiliriz. Yani
meydanlarda Rabia işareti yapmakla Mısır halkına dayanışma mesajı
gönderdiğinizi düşünebilirsiniz. Ancak somut, yaşanan ve hatta öldüren
gerçeklik devlet şiddetiyle alenen ortadır. Türkiye ve Mısır için kesişen küme otoriterliktir,
baskıdır, muhalefete tahammülsüzlüktür…
[1] Elbette
iki ülkenin siyasi tarihi ve eğitim modeli birbirinden hayli farklı. Hatta El
Ezher başında bir şeyhin olduğu, İslami eğitim veren, laik olmayan bir yapı. İki
kurum arasındaki benzerlik, bulundukları ülkelerin fikir ortamına yaptıkları
katkıdır.
[2]
Tarık Şengül, ‘Rant makinesinin hedefinde şimdi ODTÜ var’, Günlük Evrensel
gazetesi, 27 Ekim 2013.
[3]
Sendika seçimleriyle ilgili bakınız:
‘Brotherhood's popularity falls in Egypt's student
elections: Monitor’, http://english.ahram.org.eg/News/66275.aspx
, 6 Mart 2013.
‘Independent student wins presidency of Egypt’s
Student Union’, http://www.dailynewsegypt.com/2013/04/24/independent-student-wins-presidency-of-egypts-student-union/
24 Nisan 2013.
‘Student Union Elections Test Democracy in Egypt’, http://www.al-fanarmedia.org/2013/04/student-union-elections-test-democracy-in-egypt/,
14 Nisan 2013.
‘Egypt Student Union elections postponed’, http://www.dailynewsegypt.com/2013/04/13/egypt-student-union-elections-postponed/,
13 Nisan 2013.
[4]
‘Millions flood Egypt's streets to demand Mursi quit’ http://www.reuters.com/article/2013/06/30/us-egypt-protests-idUSBRE95Q0NO20130630
, 30 Haziran 2013.
** Darbe sonrası Mısır siyasetindeki bölünmeyi
incelemek için: ‘Egypt's post-Morsi political map’, english.ahram.org.eg/News/78706.aspx , 11
Ağustos 2013.
[5]
Resurgent Nationalism, http://www.jadaliyya.com/pages/index/13001/resurgent-nationalism-
, 15 Temmuz 2013.
[6]
Human Rights Watch says new Egyptian law gives police power to ‘ban all
protests’ http://english.ahram.org.eg/NewsContent/1/64/85118/Egypt/Politics-/Human-Rights-Watch-says-new-Egyptian-law-gives-pol.aspx
, 30 Ekim 2013.
[7]
Al-Azhar campus battles, http://www.madamasr.com/content/al-azhar-campus-battles
, 29 Ekim 2013.
[8]
Burada Sisi’yi, mevcut görevlerinden ziyade darbeyi yapan kadroların başı
olması nedeniyle anıyoruz.
İlyas Coşkun
İlyas Coşkun
Bu yazı Bastille dergisinin 2. Sayısı için Aralık 2013’de kaleme alınmıştır.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder