İlyas
Coşkun
Gündemin
baş aktörü bir süredir koronavirüsü salgını. Salgının insan sağlığına
yönelttiği tehdidin altını çizen yetkililer, alınması gereken önlemleri her
fırsatta hatırlatılıyor. Salgının dünya ekonomisine olası etkileri ise biraz
daha kısık sesle tartışılıyor. Tedarik ağları ile birbirine bağlı dünya ekonomisinin
bu süreçten yara almadan çıkmasını kimse beklemiyor.
Doç.
Dr. Ümit Akçay, küresel ekonominin bir kriz içinde olduğunu ifade ederken[1], Prof. Dr. Aziz Konukman
salgının dünya ekonomisinde yarattığı tahribatın etkilerini, “kapitalizmin sürdürülüp
sürdürülemeyeceği” tartışmasını dahi açacağını öngörüyor[2]. OECD, salgın nedeniyle
dünya ekonomisindeki büyümenin 2009’dan bugüne en düşük seviyede
gerçekleşeceğini tahmin ederken[3], Dünya Seyahat ve Turizm
Konseyi’nin (WTTC) hesaplamasına göre salgın, turizm ve seyahat sektöründe toplamda
50 milyon kişiyi işsiz bırakabilir[4]. İmalat sektörlerinde de
durum iç açıcı değil. Birçok otomobil devi Avrupa’daki tesislerinde üretime ara
verdiğini duyururken Türkiye’de ise önce Ford Otosan sonra da Toyota ve Honda
üretimlerine ara verdiklerini açıkladı[5].
Haliyle
salgına yönelik otoritelerin ilan ettiği tıbbi önlemler ve işyerlerinin bu tedbirler
kapsamında denetlenmesi isteği çok önemli olmakla birlikte, salgının neden olduğu
ekonomik daralmanın işçiler üzerindeki yükünü hafifletecek bir acil talep
listesinin hazırlanması da bu dönemde önem arz ediyor.
Geçtiğimiz
günlerde Cumhurbaşkanı’nın açıkladığı ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’ ise
çalışanların beklentisini karşılamaktan çok uzak. Zira paketle ilgili yapılan
haberlerde sadece işveren örgütü temsilcilerinin yorumlarını ve memnuniyet
açıklamalarını görmemiz, işçiler adına somut ve sevindirici bir önlemin pakette
yer alınmadığına güçlü bir işaret[6].
Salgına
Karşı Sendikaların Tavrı
Acil
talep listesinin hazırlanmasında elbette sendikaların rolü ve yapabilecekleri
belirleyici olacak. İşsizliğin, güvencesizliğin, kayıt dışı çalışmanın yüksek
olduğu, iş cinayetlerinin gündemden düşmediği ülkemizde örgütlü bir güç olarak sendikaların
söyledikleri ve söylemedikleri, salgının faturasının emekçilere yansımasını
tartışmasız belirleyecek.
Bu
anlamda aşağıda paylaştığımız bir dizi örnek, Türkiye’deki sendikalar için bir
kalkış noktası olabilir.
İlk
örnek DİSK Uluslararası İlişkiler Müdürü Kıvanç Eliaçık’ın dünya ölçeğinde
sendikaların tedbirler konusunda ne gibi adımlar attığını paylaştığı yazısı[7]. Yazıdaki şu kısım önemli:
“Kamboçya hükümeti, Kamboçya Sendikalar Konfederasyonunun talebi üzerine
iflaslara ve kitlesel işten çıkarmalara çare olmak için virüs nedeniyle sıkıntı
yaşayan şirketlere vergi muafiyeti getireceğini açıkladı. Açığa alınan
işçilerin ücretlerinin yüzde 60’ı, kısmi hükümet desteğiyle ödenecek.”
Diğer
örnekler ise Avrupa’dan. Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) Twitter
hesabından yaptığı açıklamayla, salgının neden olduğu üretimdeki aksamalara
karşı sendikaların, istihdama dair aldığı koruyucu önlemleri paylaştı[8]. Örneğin İsviçre’de konaklama
sektöründe yeni imzalanan toplu iş sözleşmesine göre işçi ücretlerindeki
işveren payının yarısını devlet üstlenecek, çalışanlar ücretlerinin yüzde
90’ını alacak ancak normal çalışma sürelerinin sadece yüzde 40’ı kadar
çalışacak.
Diğer
ülkeler ve alınan tedbirler ise şu şekilde:
-
Avusturya Sendikalar Konfederasyonu’nun (ÖGB) çağrısı ve işveren örgütlerinin
de desteğiyle hükümet, ‘iş ve istihdamı korumak’ amacıyla bir dizi tedbir aldı.
İşçiler, kısa süreli çalışacak olmalarına rağmen ücret ya da maaşlarının yüzde
80-90’ını almaya devam edecekler. Çalışma saatinin azaltılmasıyla salgının
yayılma ihtimalini düşüren bu kararı ÖGB Başkanı, “Böylesi olağanüstü durumda
bile çalışanların yaşam maliyetlerini karşılamalarını ve kiralarını
ödeyebilmelerini garantiye alıyoruz” sözleriyle destekledi.
-
Letonya’da hükümetin desteğiyle İşverenler Konfederasyonu (LDDK) ve Özgür
Sendikalar Konfederasyonu (LBAS) bir araya gelerek ülkede salgının yayılmasını
önlemek adına bir dizi tedbir üzerinde uzlaştı. Tedbirler içinde en göze çarpan
madde, hastalık izni ödemesinin yüzde 100’ünün devlet bütçesinden karşılanacağı
yönündeki taahhüt oldu.
-
Hollanda’da sendika, işveren örgütleri ve hükümet temsilcilerinin yer aldığı
“Birlik ve Kararlılık” komitesi kuruldu. Komite, ‘Korona Acil Durum Fonu’
kurulması için hükümetten talepte bulundu. Esnek çalışma biçimleriyle istihdam
edilen çalışanların fondan yararlanması amaçlanırken ayrıca likidite sorunu
yaşayan şirketlerin, çalışanlarının ücretlerini ödeyebilmeleri için fonu
kullanabilmesi de düşünülüyor. Komite, fonun bütçesini ise devletin
karşılamasını talep ediyor.
-
Salgın nedeniyle olağanüstü hâl ilan edilen ve tüm özel sağlık hizmetlerinin
kamu denetimi altına alındığı İspanya’da ise sendikalar ve işveren örgütleri,
üzerinde uzlaştıkları bir dizi önlemi hükümete sundu. Talepler listesinde kısmi
işsizlik önlemleri, sosyal güvenlik primi indirimi, vergi indirimi gibi bir
dizi madde yer alıyor.
-
Norveç’te ise salgın nedeniyle 20 güne kadar geçici işten çıkartmalarda işçiler
tam maaş almayı sürdürecek. Ülkede işsizlik yardımının miktarı artırılırken
yardımı almak için gereken bekleme süresi de iptal edildi. Ayrıca kendi
hesabına çalışanların da tazminat alabilmesi sağlandı.
-
Danimarka’da ise eğer şirketler süresiz işten çıkartmalardan kaçınırsa, işçiler
kısa süreli işten çıkartma süresince ücretlerinin yüzde 90’ı kadarını
alabilecek.
-
İtalya’da sendikalar ve işveren örgütleri, işyerlerinde salgının yayılmasını
önlemek için ücretli izin de dahil bir dizi önlem üzerinde uzlaştı.
İşçi-işveren
taraflarının üstlendiği ‘fedakârlık’ düzeyinin, verili dönemdeki sınıflar arası
ilişkilerin düzeyiyle bağlantılı olduğunu atlamadan verilen örneklerde kimi ortak
noktaların olduğunu söyleyebiliriz: Salgının ekonomi alanındaki tesirini
azaltacak şekilde devletin işçi-işveren ilişkisinde üstlendiği sorumluluğun
artması, istihdam kaybını azaltacak önlemler ve endüstriyel ilişkilerde sendikaların
kaçınılmaz rolünün tekrar hatırlatılması. Ne yazık ki ülkemizde ekonomi
alanında alınan ilk tedbirler, özellikle son iki ortak noktayı kapsamaktan çok
uzak.
Yukarıda
da belirttiğimiz gibi verilen örnekler ülkemizdeki sendikalar için bir kalkış
noktası olabilir. Mücadeleyi de kapsayan bir müzakere biçimiyle, ülkemizde
alınacak tedbirlerin daha kapsayıcı ve işçi sınıfı lehine olması imkânsız
değildir. Peş peşe işten atma ve ücretsiz izne gönderme haberlerinin geldiği
ülkemizde sendikaların da bir dizi talebi gündeme getirmesi, bu talepler için
işveren ve hükümet ile görüşmeler gerçekleştirmesi, üretimden gelen gücünü
kullanması, sosyal medya kampanyaları düzenlemesi, vs. faydalı olacaktır. Ancak
sadece işçiler göz önüne alındığında genel sendikalaşma oranının yüzde 13,
toplu iş sözleşmesi kapsamındaki çalışan sayısının ise çok daha düşük olduğu
ülkemizde çoğunluk sendikal haklara sahip olmadan ve çok daha güvencesiz
koşullarda çalışmaktadır. Bu nedenle sadece üyelerinin değil, işçi sınıfının
tamamının çıkarlarını düşünen ve en geniş desteği kazanabilecek bir acil talep
listesi, sendikaların muhtemel pazarlıktaki elini güçlendirecektir.
Muhtemel
Talepler
1)
Salgının Türkiye’de de görüldüğünün ilan edildiği 11 Mart tarihi itibarıyla tüm
işletmelerde işten atmalar yasaklanmalıdır.
2)
Asgari ücretlilerin toplam çalışan sayısı içindeki payı düşünüldüğünde,
çalışanların aile bütçelerinin bu süreçte daha fazla yıpranması engellenmek
adına asgari ücret üzerindeki Gelir ve Damga Vergileri salgın boyunca alınmamalıdır.
3)
İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanımı sendika temsilcilerinden oluşan bir
komiteye devredilmelidir. İşsizlik fonunun yararlanma miktarı ve süresi
artırılmalı, fondan yararlanmak için gereken şartlar asgari seviyeye
çekilmelidir.
4)
Virüsün iş yerlerinde yayılma riskini azaltmak için haftalık çalışma süresi en
azından salgın süresince haftalık 30 saate düşürülmelidir.
5)
Çalışma mevzuatındaki ücretli izin süresi çalışanlar lehine revize edilmelidir.
6)
Devletin 2020 bütçesi revize edilmelidir. Bütçede pay ayrılmış ancak ivediliği
olmayan tüm yatırım planları (Kanal İstanbul gibi) yıl sonuna kadar ertelenmelidir.
Yap İşlet Devret modeliyle inşa edilen köprü ve otoyol projelerine ödenen
garanti ödeme tutarları da salgın boyunca ertelenmelidir. Bütçede yapılacak tasarruf
sayesinde elde edilecek tutar salgınla mücadele için sağlık alanındaki gerekli
yatırım ve harcamalara ayrılmalıdır.
7)
Tüm işçi ve işsizlerin kredi ve banka borçları salgın sürecinde faizsiz bir
şekilde ertelenmelidir. Bu borçların salgın sonrası yeniden yapılandırılması
sağlanmalıdır.
8)
Tüm işçi ve işsizlerin elektrik, doğalgaz, su ve İnternet gibi temel
ihtiyaçları salgın boyunca ücretsiz olarak karşılanmalıdır.
9)
Salgınla mücadelede ev ve işyerlerinde hijyen büyük önem arz etmektedir. Bu
nedenle tüm temizlik, hijyen ürünleri ve dezenfektanlardaki KDV oranı salgın
boyunca sıfırlanmalıdır.
10)
Çocuklu ya da hasta, yaşlı bakımından sorumlu olup da çalışan kimselere ücretli
izin verilmelidir.
11)
Evden çalışmaya devam eden çalışanların ücretleri ve varsa yemek yardımları işverenler
tarafından tam olarak ödenmeye devam edilmelidir.
12)
İşsizlerin Genel Sağlık Sigortası (GSS) borçları affedilmeli ya da bir yıl
süreyle ertelenmelidir.
Takdir
edersiniz ki işçilerin gündemi kadar sermaye çevrelerinin de bir gündemi ve
ajandası var. Sermayedarların bu krizden yara almadan kurtulmaları için alınan
ilk önlem açıklanan ekonomi paketi oldu. Bu tür imtiyazların devam edeceğini ve
ekonomik faturanın yine emeği ile geçinen bizlere kesileceğini geçmiş
tecrübelerden çok iyi biliyoruz. Öyleyse vakit kaybetmeden yaşanan ve yaşanması
muhtemel mağduriyetlere karşı acil talep listesinin hazırlanması, Türkiye işçi
sınıfının ve onun örgütlerinin temel önceliğidir.
Bu yazı 22 Mart 2020 tarihinde Evrensel Gazetesinde yayınlanmıştır.
You can see the original text at https://www.evrensel.net/haber/400116/acilen-istihdami-koruma-paketine-ihtiyacimiz-var